31 Temmuz 2013 Çarşamba

Fornasetti

Bugün 1913-1988 yılları arasında Milano'da yaşamış olan ünlü İtalyan tasarımcı Piero Fornasetti ve tabaklarından bahsedeceğim.Hani;bir kadının yüzünün farklı ifadelerini defalarca tabakların üstünde motif olarak kullanan tasarımcı.Olayın kahramanı olan Fornasetti 19.yy'da bir Fransız dergisinde 'binbir surat' Soprano Lina Cavalier'i görüyor ve birden tutuluyooree :)


İlk görüşte hayran olduğu bu kadının portresini değişik ifadelerle objelerin özellikle de porselen tabaklarının üzerinde kullanmaya başlıyor.Ölümünün ardından,oğlu Barnaba Fornasetti  tasarımlarına devam ediyor.





Tabakları resimdeki gibi duvarda kullanmak en beğendiğim fikirlerden biri.

Dekorasyon mağazalarında Fornasetti tasarımlarını bulmak mümkün.Peki bu mağazalardakilerin hepsi lisanslı tasarımlar mı ? 

Bakalım Bay Barnaba hangi tasarımcılarla iş birliği yapmış ve kendi çizimlerini kullanma yetkisini vermiş? 


Betony Vernon

Fornasetti takı koleksiyonu, Amerikalı bir takı tasarımcısı olan Betony Vernon tarafından tasarlanıp satışa sunuluyor.Tasarladığı takıların hepsi gümüşten yapılmaktadır.





Bitossi

İtalyan seramik sanatçıları Bitossi Ailesi hepsi el yapımı olan 'Tema e Variazioni' motifleriyle süslü vazo koleksiyonunu Fornasetti ile birlikte tasarlıyor.





Bir çok vazo çeşidi var ama bu elmalı olan benim en beğendiklerimden ;)


Türkiye'de nerede bulabiliriz?

İstanbul Teşvikiye'de bulunan HAAZ firmasında Bitossi'nin bu harika tasarımlarına ulaşmak mümkün.


Bardelli

Yüksek kaliteli İtalyan seramiklerini satan Bardelli seramik 1962 yılında kurulmuş.Şuan Altaeco gruba ait.Duvar ve yer için seramikler üreten firma Fornasetti'yi de tasarımcıları arasına katmış.

Balonların olduğu banyo seramiğini çok beğendim.Aynı şeyi yüz portresinin olduğu seramikler için söyleyemeyeceğim,banyoda kullanma fikrini çok sevmedim.Sabah kalktığımda yüzümü yıkarken bana bakan gözlerle karşılaşmak ürkütücü :))) Kitap motifli seramik olduğu yeri iç karartıcı hale getirebilir bu yüzden resimdeki gibi tek bir duvarda kullanmanızda fayda var.


 


Türkiye'de nerede bulabiliriz?

Gültaş Gallery'nin  İstanbul'daki merkezinde Bardelli Seramik ürünlerini bulabilirmişiz ;)


Cole & Son

1875 yılından beri duvar kağıdı üreticisi olan bu firma Fornasetti tasarımlarını kağıt üzerinde bizlere sunuyor.

Duvar kağıtlarının hepsi birbirinden güzel ve hepsi bulunduğu yere bir anlam katacaktır.Beni soracak olursanız ;) en çok kuş desenliyi beğendim.




Türkiye'de nerede bulabiliriz?

Cole&Son duvar kağıtlarını merkezi İzmir'de bulunan Niş duvar kağıdı'nda bulabilirsiniz.


Hiroko Hayashi

Japon moda tasarımcısı ve aksesuar üreticisi olan Hiroko,Fornasetti için sınırlı sayıda kumaş çanta(700 adet) ve deri cüzdan(1000 adet) tasarladı.



Nigel Coates

İngiliz bir mimar olan Nigel Coates,Fornasetti tasarımlarını cam bardak,vazo ve lambalarıyla buluşturuyor.





XILO 1934

İtalyan Basso Legnami gruba ait olan firma 1934 yılında kurulmuş.Ahşap denilince akla ilk gelen italyan markalarından biri.Fornasetti ile yaptığı iş birliğinden mükemmel sonuçlar ortaya çıkmış.

Bir çalışma odasının yeri bu ahşap parkelerle kaplandığında sizce de harika durmaz mı ?





Roubini Rugs

Fornasetti tasarımları bu sefer halı olarak karşımıza çıkıyor.Tabaklarda yemek yemeye kıyamıyorum diyenler bakalım üzerine basmaya kıyabilecek misiniz ?  :))

Roubini halılarının bizim 'kriz kahini' olarak adlandırdığımız Profesör Nouriel Roubini ile bir bağlantısı olup olmadığını araştırdım ve sadece şu bilgiye ulaşabildim;Nouriel Roubini İstanbul doğumlu aslen İranlı ve babası halı ticaretiyle uğraşıyor.Kesin olmamakla beraber aynı aileye mensup olabilirler :) 

Halılardan ise ;kedili olanı beğendim.Alice harikalar diyarındaki cheshire kedisini hatırlatıyor ;)






Firmanın kendi ürünleri arasında yaptırdığı mumlar da var.


Anahtar deliğinden duman çıkan model en beğendiğim.Bulabildiğim takdirde almak istediklerimin başında geliyor.




www.shopstyle.com

Labbra Candle 165 $

Alışveriş listenize eklemek istedikleriniz varsa Tık Tık :)

Güzel günler dilerim ;)





29 Temmuz 2013 Pazartesi

Şapka aşkına !

Şapka takanları hep beğenmişimdir,yakışanları tabi ki :) Benim bahsettiğim şapkalar o güzelim soft tonlardaki dantel,şifon,uçuş uçuş diz altı elbiseler,kloş etekler veya döpiyes takımlarla birlikte takılan şapkalar.. En yakın arkadaşlarımdan biri olan Nora'nın düğünü için bizi bir şapka hevesi aldı ki sormayın :) Kilisede nikah yapılacak ve biz de o şapkalardan takıp en yakın arkadaşımızın bu özel gününde yanında olacağız.Nasıl bir şapka takmalıyız yoksa tüylü taçlardan mı takmalıyız diye ben araştırmaya şimdiden başladım.Kimler nasıl şapkalar takmışlar  bir göz atalım ;) Şapkanın kendisiyle bir bütün olanlar kadar,her zaman ki gibi abartıp kendisinden daha büyük şapka takanlar da var(kraliyet at yarışlarındaki şapkalar gibi ;) Öncelikle günlerdir konusulan,kraliyet ailesine yeni bir prens dünyaya getiren Kate Middleton ve şapkalarıyla başlayalım.Bu arada bahsetmişken burdan Kate'i ve Cambridge prensi bebek George Alexander Louis'i öperim ;))



ROYAL ASCOT

Nereden çıktı bu Royal Ascot diyebilirsiniz.Fakat şapka denilince İngiliz kraliyet at yarışları olarak bilinen Royal Ascot'a göz atmamak olmaz çünkü 5 gün süren bu yarışlarda rengarenk,boy boy şapkalarla karşılaşmak mümkün.Özellikle bir gün ladies day olarak adlandırılmakta ve burda en ilginç şapkayı takana ödül verileceğinden dolayı , bırakın yürümeyi taşımayı bile zorlaştıran şapkalarla bayanlar hünerlerini sergilemektedirler 
Hadi başlayalım ;)



En ilginç bulduklarım ;



En dikkat çekmeye çalışanlar ama yakışmayanlar :)) ;





En beğendiklerim;



    Sahiplerine bu kadar yakışan ve resmen bir sanat eseri güzelliğinde olan bu iki güzel bayanın şapkaları gerçekten beni benden aldı.

 Şapkalarını en çok kendilerine yakıştıran Belinda Stradwick & Victoria Pendleton'a büyük alkış :)


Gelelim gönlümün birincisine :) tabi ki  Katherine Jenkins. Sadece şapkasıyla değil asil duruşu ve Roksanda Ilincic elbisesiyle turuncular içinde mükemmel duruyor.B-a-y-ı-l-d-ı-m !

 Beyaz elbisesi ve pembe çiçekli şapkasıyla Isabella Kristensen ise şapka konusunda biraz abartanlardan,şapkayı tek başına değerlendirilemeyecek kadar büyük ebatta :) ama gelin görün ki elbise ile bir bütün halinde çok güzel duruyor.


Şapkalardan bahsederken ve araya da Royal Ascot'u sıkıştırmışken, ev sahibi ve kıyafetleriyle her zaman aynı renk ve uyum içerisindeki Kraliçe  II. Elizabeth'den bahsetmemek olmaz.


Kraliçe'nin şapkaları arasında en beğendiklerim ;




Şu renk cümbüşünün bir ucundan,abartıdan uzak bir şekilde,çoğu insan tutsada içimiz açılsa keşke !

Evettttt İngiltere'den hızlı bir şekilde İstanbul'a geçiyoruz.Geçtiğimiz aylarda İstanbul Şişhanedeki Neve Salom Sinagog'unda gerçekleşen Niv Herzikowitz Garih&Romina Hakko'nun nikahına katılanlar şık şapkalarıyla adeta bir defile havası estirdiler.Buyrun bir göz atalım;




1.DALIA GARİH,2.ROKSİ GARİH,3.AZER HAKKO,4.HEVES EKİNCİ,5.DEMET SABANCI ÇETİNDOĞAN,6.FERYAL GÜLMAN,7.DİLEK HANİF,8.LILI GARİH,9.BERRİN OKÇU,10.ROULA HABBAB,11.SUZAN SABANCI DİNÇER,12.CAROLE HAKKO13.MERVE GÜRSEL,14.BERRİN YOLERİ,15.KATHY HAKKO,16.TİLDA TEZMAN

Ceylan'ın Top 5 listesi :)


1.DALIA GARİH
2.ROKSİ GARİH
3.FERYAL GÜLMAN 
4.LILI GARİH
5.AZER HAKKO

Ev sahipleri listeye olan ağırlıklarını koydular.Dalia Garih ev sahibesine yakışır şıklıkta,şapkasını küçük ebatlarda seçmesi ve renk seçimi ile 1. sıraya yerleşti :)Çok büyük şapkaların çok şık durmadığı kanaatindeydim fakat Roksi Garih bu önyargımı kırdı,o kadar zarif taşımış ki beğenmeden edemedim.Feryal Gülman'ı da çok beğendim ,nikaha her zaman ki şıklığıyla katılmış,ben giysem üzerindekilerde hiç bir değişiklik yapmadan giyebilirdim zevkime çok yakın,fiyonk hastası olarak seçmemem ayıp zaten.Sanırım şapkan güzel olsun, olmasın renk tonunun güzelliği ve o kişinin üzerindeki duruşu şapkaya olan bakışı da değiştiriyor.Lili Garih'in şapkasını tek olarak çok beğenmedim ama bütünüyle çok güzel durmuş.Azer Hakko ise taç ile katılmayı tercih etmiş bence çok da iyi etmiş.Küçük ve ince uzun yüzlere büyük şapkalar yakışmıyor,tercihi çok başarılı!

Bu kadar şapka araştırmasından sonra bakalım ben şapka olarak kendime ne yakıştırıp takacağım ;) Bekleyelim ve görelim .

Güneşli günler dilerim :))







24 Temmuz 2013 Çarşamba

Rakı balık Ayvalık ;)

Ayvalık tatil için ilk tercih edilen yerlerden biri değil diye düşünüyordum  fakat müdavimlerinin olduğu da bir gerçekti.Ayvalık'a bağlı adalardan biri olan Cunda adasına doğru yol aldığımızda açıkçası bir çeşme bir bodrum değil diyordum içimden :) Nereden bilebilirdim ki bu güzel adaya bir daha gelmek isteyeceğimi .Sene 2011 küçük bir araştırmadan sonra bir kaç günlük  Cunda adasına kaçmak istedik.Sanırım Bursa'da yaşadığımızdan dolayı buranın diğer tatil yerlerine göre bize daha yakın olması bu kararı vermemizde büyük bir etken olmuştu.


Ayvalık/Cunda Adası
Cundada çoğu butik otelin kendilerine ait otoparkları olmadığını biliyorduk fakat bizim gideceğimiz yer olan Yund Antik cunda konaklarının kendine ait bir otoparkı vardı.Bu gerçekten büyük bir avantaj ,adanın dar sokaklarında yürürken anlayacaksınız.Şunu belirtmeliyim ki otopark hemen otelin yanında ya da karşısında değil ama 1-2 dakikada ulaşıyorsunuz,gelmeden önce aramanız lazım ki otoparkın kilidini açsınlar ve eşyalarınızı gelip alsınlar.Yund Antik sessiz ortamı ve tertemiz odalarıyla gerçekten kalınabilecek yerlerden biri.Sabah kahvaltısındaki çeşit çeşit reçeller ve beş çaylarındaki kekler de çok güzel oluyor benden söylemesi:)




Yund Antik-oda manzarası



Bu sevimli yeri anlattıktan sonra gelelim tatilimizin nasıl geçtiğine ,az kalsın tatil denilen bir şey kalmıyordu çünkü o küçük adaya bayramda resmen bir kaç şehir sığmaya çalıştı ve sonunda jandarma Türkiye'nin ilk boğaz köprüsüyle ulaştığımız o adaya ulaşımı kapattı :))) hahaha evet bunu duyduğumda yaşadığım paniğe inanamazsınız.Geceleri daha da kalabalık oluyordu ama artık dışarıdan ada dolup taştığı için kimse alınmadı.İçeriye alınanlar bize yetti de arttı bile.Neden tatil denilen bir şeyin kalmayacağı gerçeğini anlatacak olursam hem kalabalık hem de Cundanın içinde özel plajların azlığı nedeniyle denize girecek yer bulamamıştık :)Adadan ayrılıyorduk çünkü adada denize giremiyorduk ta ki cenneti bulana kadar.Herkesin huzur bulduğu yerler farklıdır benimki yeşilin,mavinin,beyazın,ahşabın,temizliğin ve düzenin olduğu her yer.Tamam tamam huzur tanımımı biraz fazla anlatacağım yerle bütünleştirmiş olabilirim,resimleri gördüğünüzde sizin de benimle aynı fikirde olacağınıza eminim.2011deki bu kalabalık tatilimizden sonra 2013 temmuzunda tekrar Cundaya gitmeye karar verdik ve tabi ki  bütün günümüzü huzur bulduğum yer olan Ortunç Clubda geçirdik.Ortunç 1980 yıllarında açılmış bir işletme fakat 2010 yılında bir değişiklik yaparak yenilenme kararı alıyorlar ve zaten doğa güzelliği olan bu yer modernleşerek bu yeni görünümüne kavuşuyor.







Buz gibi limonata :)
İşte böyle bir yer Ortunç Club.Otelde konaklamak için çok önceden rezervasyon şart ,eğer otelde konaklamak istemiyorsanız sadece sahilinden ve yemeklerinden faydalanmak isterseniz giriş ücreti ödediğiniz takdirde giriş yapabiliyorsunuz.Burada benim en beğendiğim yemeklerden biri ise et schnitzel ,2 sene önce gittiğimde yemiştim ve bayılmıştım,bu sene gittiğimde ise bir hevesle 'bir et schnitzel alabilir miyim lütfen ?' dediğimde menümüzden çıkarttık dediler.O an dünya başıma yıkıldı,içimde fırtınalar koptu,nasıl çıkarırsınız diye ağlamaya başladım dememi beklemeyin tabi ki böyle saçmalamadım :)))) sadece bir kere daha şansımı deneyip benim için yapıp yapamayacaklarını sordum veeee olumlu bir cevap aldım sonuç ;schnitzelime kavuştum ;)


Biz Ortunç Clubda akşam yemeğinde bulunmadık fakat akşam manzaranın daha da güzel ve dingin olduğunu söyleyenler var tabi yemeklerin de ;)


Peki akşam yemek için nereye gittik?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki bütün yemek yerleri Cunda'nın merkezinde olduğundan orada bir otelde kalmak bizim için avantaj oldu akşam yemek yedikten sonra yürüyerek otelimize gidebildik.Yan yana 'balık istifi' tabiriyle tanımlayabileceğimiz bir sürü restaurant var.İki sene önce gittiğimizde araştırmalarımız sonucu Cundada Bay Nihat a gitmemiz önerilmişti,biz de adaya vardığımız gibi yer ayırttık fakat ne oldu önceden de bahsettiğim gibi kalabalığın gazabına uğradık,sadece 5 dakika geç kaldık ve yüzümüze bakmayan, bakamayan garsonlar,kalabalıktan birbiriyle omuz omuza yemek yiyen insanlarla karşılaştık tabi ki yer ayırttığımıza dair kimsenin bilgisi yoktu :) Bayram kalabalığında kim ne yapsa yeridir dedik paşa paşa başka yere doğru yol aldık.İyi ki öyle yapmışız.O zamanlar kaldığımız Yund Antik in işletmecisinin bize önerdiği Balıkçı Bahtiyar'a gitmiştik ve çok memnun kalmıştık.Tekrar gittiğimizde yine adresimiz Balıkçı Bahtiyar oldu,hemen merkezde girişte taş bir bina var işte burası Balıkçı Bahtiyar Ahmet'in yeri .Ve şimdi geldik bu adaya gelmemizin esas nedenine,iyi ki gelmişiz dediğimiz nedenine ;mezeler :) Denizden babam çıksa yeriz diyen bir çift olarak o mezelerin daha tadına bakmadan doymuştum.Balıkçı Bahtiyarın meze dolabında yok yok .Cundaya özgü mezeleri yemeğe çalıştık,zaten Cundaya gittiğinizde genelde balık yemeye yeriniz kalmadığından mezeleri bol bol istiyorsunuz balık da yemiyorsunuz.Cunda'da gün batımında masaya otururken masanızı sadece mezeyle donatırsanız olmaz ;) masanızı hem arkadaş hem kahkaha hem de bol muhabbetle donatmanız gerek. İşte bizim bol muhabbetli masamızda yediğimiz,tadına doyamadığımız isimlerini hatırladığım bazı mezeler;ege otları,güveçte sıcak ot,şarap soslu istiridye.Şu sigara böreği gibi gördüğünüz mezenin içinde balık mahsulleri var ve çok minik sarılmış,mükemmel bir tadı var.Esasında benim yemek istediğim ama kalmamış olan bir meze var ki dillere destan :) Top kabak dolması;bu dolmanın içi kıyma ile değil deniz mahsulleriyle doldurulmuş,üzerine kaşar koyulup fırınlanıyor.Siz giderseniz benim yerime de yiyin.Afiyet olsun !




Adaya geldim her gün balık yemek istemiyorum veya gündüz başka akşam başka bir şey yemek istiyorum,merkezde başka neresi var diyenlerdenseniz,size gidenlerin çoğu gibi Pizza Uno yu öneririm.Hem çok sıcak ve samimi bir ortamı var hem de çok güzel pizzaları var.Açıkçası ada yemek,içmek,yatmak için ideal ;)

Peki biz hem yemek yedik hem dinlendik, eve giderken hediyelik ne alabiliriz diyorsanız, fidan bez bebeği görmenizde fayda var.Ben buradan el emeği göz nuru,üzerindeki elbisesi eski sandık işlemesi olan bir bez bebek magneti aldım.Arkadaşım da kendine iğne oyasından yapılmış bir yaka iğnesi aldı ;) ikisi de birbirinden güzel.


Durun hemen gitmeyin daha zeytinyağı almadınız,lokma yemediniz sonra lor peynirli tatlısından yiyeceksiniz,ardından meşhur Taş Kahvede damla sakızlı veya sade kahvenizi yudumlayacaksınız.Yazması benden yiyip,içmesi sizden ;)


 İyi tatiller,bol keyifler !





16 Temmuz 2013 Salı

Kanallar yarışıyor!!

Yarışma programları yaz geldikçe,diziler de bir bir sezon finali yapmaya başladıkça  daha da bir sıklaşırlar.Fakat bu sezon gerçekten çoğunun ufak detaylar dışında pek farkları olduğunu düşünmüyorum.Sadece programların konseptleri değil sunucuları da birbirine benziyor.Gelin bir göz atalım ;)

Kanal D 

Ben bilmem eşim bilir -haftasonu saat:20.00

İlker Ayrık'ın sunduğu,yarışmacıların eşleriyle birlikte katılıp ödül olarak da araba kazanmaya çalıştığı bu yarışma İlker Ayrık'ın yapmacık olmayan esprili sunumuyla güzel bir yarışma programı olarak başı çekiyor ;bunda bir kaç sezondur devam etmesinin de etkisi büyük tabi.



Şans kapıda-Salı saat:23.15

Yiğit Alıcı esasında sempatik bir sunucu fakat sanırım bu yarışmanın konseptinden dolayı çok da sempatik gelmiyor :) yarışmacılar bilemedikleri sorular karşısında evlerindeki eşyalarını kaybediyorlar.Doğru cevap verdikleri takdirde eşyalarını riske atarak yeni eşyalar da kazanabilirler.Yarışmacılar açısından eşyalarını kaybetmek zor olsa gerek.Sadece bir teselli olarak eşyalarının ihtiyaç sahiplerine gitmesi sevindirici.



Kapış kapış-Perşembe saat:20.00

Sinan Çalışkanoğlu'nun sunduğu bu yarışmada soruları bilenler aşağı platformda bulunan çarşıya inme hakkı elde ediyor ve ordaki hediyeleri alıp ganimet odası denilen bir odaya koyuyorlar.Para ödüllü oyun dahil bir kaç farklı oyun oynanan bu yarışmada amaç en son ganimet odasındaki bütün hediyeleri toplamak.



Arkandayız-Çarşamba saat:22.30

Ünal Yeter'in sunduğu bu yarışmada bir grup lideri var ve onun soruları bileceğine güvenen arkadaşları ,grup lideri verilen görevleri yerine getirdikçe büyük ödül olan 100bin tl ye bir adım daha yaklaşıyorlar.



Tuhaf Taksi-Cuma saat:23.00

Abdurrahman Yunusoğlu yani kuzey güney'in hızlı taksicisi yunus :) Zaten kendi mesleği olan taksiciliği neşeli bir yarışmaya çevirmiş.Soruları sorarken müşterilere de takılıyor kendi yorumunu katarak soruları bilmelerini de sağlıyor. Taksisine tesadüfe binen müşterilerine 4 soru sorarak 5bin tl kazandırmanın peşinde.Yoldan geçen herhangi birinin birden taksiye binmesi yarışmayı dinamik tutuyor ve acaba nasıl bir tip binecek diye izleyenleri merakta bırakıyor:)

Star Tv 

Çılgın Teyzeler - Haftaiçi hergün:15.15

50 yaş üstü teyzelerin yer aldığı bu yarışma programında yarışmacılar bir nevi dünya turuna çıkıyor ve gittikleri yerlerde teyzeleri hafif zorlayıcı oyunlar yer alıyor.Puanları toplayan yarışmacı büyük ödülü kazanıyor.Kazanamayanların da gördüğü yerler yanına kar kalıyor :)



Yap Bakalım-Pazar:20.00

Hande Katipoğlu ve Melike Emiroğlu'nun moderatörlüğünü üstlendiği bu yarışma programını ise uzaktan kumanda edilen geçmiş sezonların yarışması olan şanslı masanın tarzına benzettim.Ödül 5bin tl.


Çocuk Oyuncağı-Çarşamba:22.00/Cumartesi 23.00

Yarışmayı çok sempatik bulduğum Ezgi Mola sunuyor.Aileler ve çocuklarının birlikte katıldığı bu yarışmanın amacı; çocuklarının oyun odasında verilen görevler karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğini tahmin etmek.Doğru tahmin eden kazanıyor.Büyük ödül 50bin tl


Baston Takımı-Çarşamba:23.45

Yaşlıların gençlerden intikam almaya çalıştığı,kısacası işlettiği bir tür yarışma programı.Yaşlılara biz gençler olarak ne yaptık da intikam almaya çalışıyorlar onun hakkında hiç bir fikrim yok :))



Kapanmadan kazan-Cuma:22.00

Benim izlerken keyif aldığım en azından heyecanlandığım bir yarışma :) Murat Serezli sunuculuğunu yapmakta.2 kişi olarak katıldığınız yarışmada bir kişiyi sorularla baş başa bırakıyorsunuz diğer kişiyi aşağıya çarşıya gönderiyorsunuz.Yukarıda soruları bilen kişi bildikçe ,aşağıda çarşıdaki kişinin içerideki saniyeleri çoğalıyor ve hediyeleri çarşının kapısı kapanmadan dışarı çıkarmaya başlıyor.Bütün soruları bilirseniz dışarıya çıkarttıklarınız sizin ;)


Kim milyoner olmak ister-pazartesi,salı,çarşamba,cumartesi-23.00 

Artık hepimizin bildiği gibi Kenan Işık'ın sunduğu yarışmayı yukarıda konsepti benzer yarışmalardan farklı tutuyorum buraya yazmamın amacı her kanaldaki yarışmaları yazarken bunu da es geçmemek.Tabi ki de sevdiğim bir yarışma programı.



Biri bizi durdursun-Pazartesi:21.00

Ertem Şener yarışma programı sunuculuğuna iyice alışmışa benziyor.Kendine ve ekibine güvenen yarışmacılar bu yarışma programında etapları geçerek büyük ödüle ulaşıyorlar.


Show Tv bu yaz döneminde yarışma programı konseptine hiç bulaşmamış.


seçin,beğenin,izleyin ya da katılıp yarışın orası size kalmış  ;))